news

22 Ocak 2008 Salı

Tekstilde umut, düşük vergi ve markalaşmada

Türkiye’de ihracatın ve istihdamın lokomotif sektörü olarak tanımlanan tekstil, Dünya Ticaret Örgütü’nün 2005’te uygulamaya başladığı kotaların kaldırılması kararının ardından zor bir döneme girdi. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından hazırlanan tekstil ve hazır giyim raporuna göre 2020 yılına kadar kotaların kademeli olarak kaldırılması sektörün ihracat ve üretim kapasitesini olumsuz etkileyecek, buna bağlı olarak istihdamda da çok büyük bir düşüş yaşanacak. Sektör temsilcileri ise yaşanan bu gelişmelere karşın tekstilde yeniden yapılanmaya gidilmesi durumunda olumsuz bir etkilenmenin yaşanmayacağını düşünüyor ve iyimser bakış açılarını koruyor. Ancak kotaların kalkmasıyla gerileyen üretimin istidamı olumsuz etkileyeceği görüşü de dile getiriliyor. Ortak görüş ise istihdama yönelik vergilerin düşürülerek sektörün teşvik edilmesi, ar-ge ve markalaşma yolunda adımların atılması gerektiği.

“Tekstil sektörü büyük bir istihdam, ihracat ve üretim kaynağı olarak, niteliksiz işgücünün kısa sürede eğitilip çalıştırılabildiği, göç başta olmak üzere çeşitli toplumsal sorunlara çare olma kapasitesine sahip Türkiye’nin en önemli sektörüdür” diyen Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı ve İmaj Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nakkaş, sektörün geleceğini ele aldıkları ‘Ufuk 2015 Türk Hazır Giyim Sektörü Yol Haritası Projesi’ndeki önerilerini şöyle sıralıyor:“Kotaların kaldırılacağı Avrupa Birliği pazarlarında, Türk hazır giyim sektörünün uluslararası rekabet gücünü kaybetmesini engelleyecek politikalar izlenirse sürdürülebilir gelişim devam ettirilebilir. Sektörün tasarım, koleksiyon kapasitesi ve hızlı üretimini geliştirmesi ve markalaşma sürecine girme çalışmaları sürerse sektör gelişimine devam edebilir. Değerli YTL, kotasız ticaretten kaynaklanan eşitsiz rekabet koşullarıyla bunalan sektörün ağır kamu yükü de hafifletilirse sektörün kapasitesi gelişmeye devam eder.” Nakkaş sektörün içinde bulunduğu sorunlara çözüm bulunmadığı takdirde istihdamda bir gerileme yaşanabileceği uyarısını da yapıyor.

İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) Başkanı ve ORKA Group Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, güncel rakamlara göre tekstil ve hazır giyim sektörünün ihracata lokomotiflik ettiğine dikkat çekerken toplam işgücünün yüzde 11,4’lük bölümünün de bu sektörde istihdam edildiğini hatırlatıyor. Orakçıoğlu, kotaların kademeli olarak kaldırılmasına karşın sektörün ihracatını artırdığını söylüyor ve bu çizginin devam ettirilebilmesi için şu önerilerde bulunuyor: “Sektör önümüzdeki dönemde rekabetin nispeten az olduğu ürünlere yönelerek ar-ge ve ür-ge yaparak, yenilikçi ürünler ve üretim yöntemleri benimseyerek, piyasa değeri ve dolayısıyla katma değeri yüksek teknik tekstil ve nanoteknoloji ürünlerine yönelerek, gerektiğinde kümelenerek, esnek, hızlı ve kaliteli üretime uygun fiyat ve moda, marka çalışmalarını artırarak rekabet gücünü koruma gayreti içerisinde olmalı.”

Orakçıoğlu hazır giyim sanayinin önümüzdeki yıllarda, geçmiş yıllarda olduğu gibi yüksek bir performans göstereceğini öngörüyor. Diğer yandan 2 milyon kişiyi istihdam ettiği tahmin edilen sektörün istihdamda da büyük kayıplar yaşamayacağını söylüyor. Ancak Orakçıoğlu’na göre son yıllarda otomasyon alanında kaydedilen gelişmeler ve işgücü verimliliğindeki artış, orta ve uzun dönemde istihdamı olumsuz etkileyebilir.

'VERGİ MUAFİYETİ SAĞLANSIN'

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Konfeksiyon Sektörü Başkanı ve Domino Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Umut Oran, DPT’nin sektördeki istihdamda büyük bir gerileme yaşanacağı tahminine katılmadığını ifade ediyor: “Türkiye işgücü politikaları anlamında doğru stratejileri izlerse, sektördeki istihdamın kısa ve orta vadede olumsuz etkilenmeyeceği düşüncesindeyim. Türkiye, istihdam üzerinden en yüksek oranda vergi alan ülkeler arasında. Yine Türkiye genelinde tek asgari ücret politikası uygulanması bir başka dezavantaj. Bölgesel farklılıklar, yaşam şartları, geçim standartları ekonomik ve sosyal şartlar dikkate alınarak bu konuda düzenleme yapılmalı.”

Oran hem özel sektör hem de devlet tarafında pro-aktif bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini, rakip ülkelerdeki rekabetçi üretim, yatırım ve ihracat imkânlarının altyapısının burada da sağlanması gerektiğini belirtiyor. Oran kayıtdışılıkla ciddi mücadele verilirken, kayıtiçine de vergi muafiyeti sağlanmasını öneriyor.

Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ve Narin Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin’e göre ise yapılması gereken, reel işçilik ve enerji giderlerinin yükselmesine karşı gerekli önlemlerin alınması. Narin “Yerli üretim ve kayıtlı istihdamın emek yoğun hassas sektörlerde kalıcı olarak desteklenmesi için, toplam istihdam vergilerinin önümüzdeki 5 yıllık süre içinde OECD ülkelerinin alt seviyesine, yani yüzde 15-20 düzeyine indirilmesi son derece önemli” diyor.

Tekstil sektörünün geleceğine ilişkin olumlu beklentiler taşıyan isimlerden Türkiye Denim Sanayicileri Derneği Başkanı ve Red Star Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Özbek, 2020 yılına gelindiğinde Türkiye’nin dünya pazarlarında onlarca markasıyla var olan, teknik tekstilden akıllı ürünlere kadar pek çok alanda gelişme yaşayan ve küçülme değil, büyüme sağlayan bir sektör olacağını söylüyor. Özbek “Küresel pazarlama kanallarındaki etkinliğiniz arttıkça istihdamınız artmaya başlayacaktır. Tekstilin bugünkü durumunu gelecekte de böyle olacak diye yorumlamamamız gerekir. Neticede sektör tarihinin en büyük dönüşümünü geçiriyor. Süreç tamamlandığında marka satan ve ürünlerine daha yüksek katma değer katan bir sektör oluştuğunda durum bugünden çok farklı olacaktır” diye konuşuyor.



--------------------------------------------------------------------------------


'TEKSTİL BİTECEK DİYEN VATAN HAİNİDİR'

Hey Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Aynur Bektaş: “Türkiye'de tekstil bitmeyecek, hâlâ ihracatın yüzde 25'ini yapan bir sektörüz. Tekstil devam edecek ama şekil değiştiriyor. Daha marka ve moda mallara dönüyor. Müşteri bize sadece üretim için gelmiyor artık tasarım, kumaş, etnik özelliklerimiz için geliyor. Katma değeri yüksek ürünler üretiyoruz. Adetsel olarak ihracat azalıyor ama ciro olarak yüksek. 'Bu ülkede tekstil bitecek' diyeni ben vatan haini olarak görüyorum. Yabancı kalkıp 'Biz Türkiye'ye çok güveniyoruz', tekstil konusundaki yetkililer 'Geleceğin iki ülkesi Hindistan ve Türkiye' derken bu ülkede tekstil bitecek diyenler bana göre gerçekten ülkesini sevmeyenler. Şu an da Hey Tekstil’de 3 bin 400 kişi çalışıyor, 2008'de 4 bin olur diye düşünüyorum ama daha fazla olacak gibi. Zaten Batman'ma 600 kişi eklenecek.”



--------------------------------------------------------------------------------


‘TEKSTİL İŞÇİSİNİN DURUMU KRİTİK’

Sanko Holding Yönetim kurulu başkanı Abdulkadir Konukoğlu: “2008 yılında tekstilde sadece modernize ve yenileme çalışmalarımız var, büyük bir yatırımımız yok. Dolayısıyla mevcut istihdamımızı korumayı düşünüyoruz ve artış öngörmüyoruz. Sanko Holding olarak tekstilde gerekli yatırımlarımızı geçmiş senelerde yaptık.

İleriki günlerde DPT'nin rakamlarından daha fazla kişi işten çıkabilir. Kotaların kalkması çok büyük bir etki yaratacak. Maliyetiniz diğer ülkelere göre çok fazla kaldığında buna çok az şirket dayanabilir ve bu da istihdamda büyük bir düşüşü beraberinde getirir. Yani Türkiye'deki tekstil işçisinin durumu kritik. Hükümetin tekstil sanayine ayrı bir kur uygulaması durumu değiştirebilir.”



--------------------------------------------------------------------------------


ÖZDİLEK TEKNOLOJİYE YATIRIM YAPIYOR

Özdilek Tekstil Fabrika İşletme Müdürü Yaşar Badoğlu: “Ülkemizde tekstil sektörü son yıllara kadar lokomotif sektör olarak hem istihdam hem de ihracat hacmi konusunda gelişmesini ve büyümesini sürdürdü. Ancak günümüzde Çin, Hindistan, Pakistan, Mısır gibi ülkelerin tekstil üretim girdilerinin düşük olması ve kur baskısı nedeniyle rekabet güçlüğü, ihracatta satış kayıpları yaşanıyor. Bu durum tekstilin sürdürülebilir büyümesini durdurmuştur.

Tekstil sektörü rekabetin en yoğun olduğu sektörlerden biri. Sürdürülebilir rekabetin sağlanması ancak işletmelerin tüm proseslerinin optimum çalışması ve yeni teknolojilere yatırım yapabilmesiyle mümkün. Firmamızın tekstil alanında şu ana kadar yapmış olduğu yatırımlarla üretim hattı entegrasyonu ve kapasite optimizasyonu sağlandı. Firma olarak gelecek yıllara yönelik tekstil alanındaki yatırımlarımız büyümeye değil, teknolojik gelişmelere yönelik olacak. Dolayısıyla 2008'de hedefimiz mevcut istihdamımızı ve üretim kapasitemizi korumak olacak.”



--------------------------------------------------------------------------------


YEŞİM TEKSTİL'İN HEDEFİ YURTDIŞI

Yeşim Tekstil İK müdürü Özlem Pınar Ayabakan: “Şirketimizin 2008 yılında Türkiye’den ziyade daha çok yurtdışında büyüme hedefleri var. Bu hedefler doğrultusunda şirket içindeki 'İş Ailesi' yapısına yurtdışı operasyonlarını da ekledik. Yapılan işlerin sorumluluk derecelerine göre üretim, kalite ve satış alanların da işgücüne ihtiyaç duyulacak gibi görünüyor.”

12 Ocak 2008 Cumartesi

Dolar-YTL dinamiğinde daha aşağısı var mı?11.01.2008 | Yiğit Bulut | Yorum / REFERANS

Dolarda artık yataylaşmaya doğru değişim başladı, aktif alım olmasa bile gözlemlemek gerekli. Çünkü bugüne kadar taşıdıkları dolarları, Türk halkına 1.18-1.1 YTL bandında sattırıp; oradan alıp Türkiye'den çıkmak isteyenler var.


Başlıktaki soruyu daha değişik soralım; 2001 sonrası 1.1 YTL seviyesinde oluşan "ilk dipten" dönerek başlayan ve 1.77 YTL'den satışa dönen trend "dibe geldi" denebilir mi?

Değerli dostlar, daha önce bu köşede dolar ile ilgili sorgulamaları paylaşmış ve her zaman dünya piyasalarına dayanan ana dinamik içinde "dolar kurunda düşüş tezini" savunmuştum.

Kur 2006 yılında 1.70 YTL seviyesini test ederken dahi "düşüş geri gelecek" iddiamdan asla vazgeçmedim. O günden bugüne, 1.1 YTL seviyesini ilk işaret ettiğimiz dip olarak alırsak, yaklaşık 0.5 YTL üzerinde bir fark oluştu. Yine hatırlarsanız, bu köşede bazı bankaların ekonomistleri tarafından o dönemde yapılan "Dolar kredilerinizi kapatın" çağrılarına da kesinlikle "Kapatmayın, YTL'de faiz kazanın krediyi düşecek kurdan ödeyin" diyerek karşı çıktım.

Peki ben bunları neden hatırlatıyorum?



Formasyon tamamlandı

Değerli dostlar, dün ilk defa bu teze aykırı olarak euro-dolar ve dolar-YTL arasındaki ilişkiyi euro açısından ele aldım ve size euro'nun nereye gidebileceğini, risklerini detaylandırarak aktardım. Aynı yazı içinde dolar-YTL ilişkisini de bugüne bıraktım.

Bugün ne diyeceğimize gelince.

Çok net ve uzatmadan aşağıdaki grafiği de bakarak şunu söyleyebilirim; dolarda düşüş kanalının sonuna geldiğimize ve formasyonun tamamlandığına inanıyorum.

Neden mi ?





Dolar-YTL ilişkisinde 2001 yılında hareket 600 bin seviyesinden başladıktan sonra 1 milyon 300 bine kadar soluksuz gidiyor. Grafik üzerinde solda balon içinde görüyorsunuz. Oradan dönüyor ve aşağıda 1.1 seviyesinde dip yapıyor. Dolayısıyla hareketin oturduğu ilk dip orası, yani 1.1 noktası. Orayı başlangıç alırsak, geldiğimiz seviyelerde sağ taraftaki dip bölgesini test ediyor yani, ters çanak formasyonu tamamlanmak üzere.



Önce yatay seyredecek

Peki bu ne anlama geliyor ?

1- Kısa vadede "dolar artacak" anlamını hemen lütfen çıkarmayın.

2- Bu tamamlanma dünya genelinde "yüksek petrol fiyatının diğer piyasalara marjinal fayda" sağlamadığı gerçeği ile birleşince ortaya "en azından düşüş kanalı tükeniyor" fikri çıkıyor.

3- Bundan sonra dünya genelinde 2003-2007 arası gibi bir dönem oluşmazsa dolar-YTL ilişkisinde yataylaşma ve risklerin hayata geçmesine göre tepkiler oluşacak.

4- Lütfen dikkat edelim ilk etapta yataylaşma, yani daha aşağı gitmeme durumu ortaya çıkacak.

5- Bu "Alım yapın" demek değil, yatay kalan piyasada fırsat getiriden yani faizden yararlanın ama "Eskisi gibi nasıl olsa düşer" yerine "Tepki gelebilir" mantığına geçmeniz gerekir.

6- Dip kanalı 1.1-1.18 YTL arasında varsayılabilir. Bu kanal içinde artık satış yapmak mantıklı olmaz.

7- Öncesinde satış yapanlar halen faiz kazanarak, "Trend değişiyor mu" dinamiğini sorgulayabilirler. Önemli ayrıntı hareket oluşmadan pozisyon değiştirebilmek.



Gözlemlemek gerekli

Sonuç 1: Kasım 2007'de diğer piyasalar ile ilgili "petrol fiyatı marjinal fayda sağladıkça yapı bozulmaz" tezimi, "artık yüksek petrol fiyatı piyasalara marjinal fayda saplamayacak" tezi ile değiştirdim.

Sonuç 2: Şimdi de içeride "dolar ne olursa olsun aşağı gidiyor" tezimi "artık yataylaşmaya doğru değişim başladı, aktif alım olmasa bile gözlemlemek gerekli" tezi ile değiştiriyorum. Bugüne kadar taşıdıkları dolarları, Türk halkına 1.18-1.1 YTL bandında sattırıp; oradan alıp Türkiye'den çıkmak isteyenlerin, harekat tarzını sezdiğim için bunu yapmam doğru diye düşünüyorum.

Not: Euro-dolar dinamiğinde 1.4750-1.50 bandı test edildi ve oradan gelen satış ile trend 1.45 desteğine doğru geri çekiliyor. Bugüne kadar euronun değerlenmesinden her anlamda memnun olan Amerika, "1.50 de geçilir mi, değer kaybının ucu açık mı" sorgulamalarından oldukça rahatsız. Böyle bir yapı içinde 1.4750-1.50 zor bir bant olabilir.

Dolarda artık yataylaşmaya doğru değişim başladı, aktif alım olmasa bile gözlemlemek gerekli. Çünkü bugüne kadar taşıdıkları dolarları, Türk halkına 1...

7 Ocak 2008 Pazartesi

Kullanım klavuzu

Bir ürün satın aldınız ve özelliklerini öğrenmek için kullanım
kılavuzuna göz atmak istediniz. Ancak ne göresiniz ! Kılavuzun bir çok dilde
yazılmış olduğunu ancak içinde Türkçe çevirisinin bulunmadığını görüyorsunuz.
Sinirleniyorsunuz ve ülkemizde satılan bir ürünün nasıl Türkçe kılavuzunun
olamayacağını,üreticininveya ithalatçının bu kadar mı düşüncesiz-duyarsız
olduğunu,Türkiye'nin ve vatandaşlarının bu kadar mı değersiz görüldüğünü
sorgulamak istiyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor.Sanırım bu durumu düşen milyonlarca tüketici vardır.Artık böyle bir rezaletin önüne geçebilmek için sizin de
yapabileceğiniz şeyler var.Almış olduğunuz yerli ya da ithal malın türkçe
Kullanım Kılavuzuyoksa, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na şikayet ediyorsunuz, satan şirketeürün başına 156 YTL ceza veriliyor ve Türkçe kılavuzun da sizeulaştırılması sağlanıyor.Sizler de şikayetinizi
www.sanayi.gov. tr
adresinden Tüketici Şikayetleri bölümüne bildirin,duyarsız şirketlere gereken cezalarınverilmesini sağlayın.Ülkemiz ve Türkçemiz bu saygıyı zaten hak ediyor.Bu elektronik postayı tüm tanıdıklarınıza iletin lütfen.

1 Ocak 2008 Salı

2008

Yıl herkese heyecanlar, kahkahalar, bebekler, torunlar, düğünler, eğlenceler, bol kazançlar ve tatlı sürprizlerle dolu olsun.

Unutmayın bu yılın her gününde görülmeye değer bir manzara, her köşe başında bir sürpriz, her dönemeçte yepyeni umutlar var olacak.

Sağlık, mutluluk dolu nice mutlu yıllara

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN!

FARUK GOKCAY

yazarlar

ads